ALLAHIN HER ŞEYE GÜCÜ YETER

Alllah c.c mutlak ilim ve mutlak kudret sahibidir. O her şeyi bilen her şeye güç yetirendir onun ilminin sonsuz ve sınırsız olması kudrettininde sonsuz ve sınırsız olmasını gerektirir .Her şeyi bilen mutlak ilim sahibi bir ilahında kudretinin sınırlı olmasıda ilahi kudretin acziyetini gerektirir.Acziyeti olan bir varlıgında ilah olması düşünülemez.O ,Allah ki yerle gök arasında ne varsa hepsinin sahibidir.O bizi yoktan yarattı yokluk aleminden varlık alemine getirdi.Eşrefi mahluk olarak bize kıymet verdi

 

mülkün gerçek sahibi olan Allah! Malı mülkü dilediğine verir ,dilediğinden de  de malı mülkü serveti, çekip alır dilediğini yüceltir ;aziz eder  dilediğini  alçaltıp zelil eder .Bütün hayırlar ,şerler onun elindedir . Şüphesizki Allah her şeye kadirdir.her şeye güç yetirendir.Onun için hiç bir güçlük yoktur ona hiç bir şey zor derider o bir şeyin olmasını istedigi zaman  ona ol der oda hemen oluverir.

 

O , BİZİ YOKTAN TARATAN VE VEFAAT ETTİRENDİR

 

وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفّٰيكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰٓى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْـًٔاۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ قَد۪ير Nahl / 70.

 

Sizi Allah yoktan yarattı, sonra günü gelince sizi vefat ettirir. İçinizden bir kısmı, biraz bir şey bildikten sonra bebekler gibi hiçbir şey bilmez hâle gelmesi için ömrün en düşkün bunaklık çağına bırakılır. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkiyle bilen, her şeye gücü yetendir.

 

O ,YERDE VE GÖKDE NE VARSA HEPSİNİN SAHİBİDİR

 

لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاِنْ تُبْدُوا مَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ اَوْ تُخْفُوهُ يُحَاسِبْكُمْ بِهِ اللّٰهُۜ فَيَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

Bakara / 284. Ayet

 

‘’ Göklerde ne var ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. İçinizden geçeni açığa vursanız da, gizleseniz de Allah onun hesabını sizden sorar. Sonra O, dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder.’’

 

O, MÜLKÜN GERCEK SAHİBİDİR, MÜLKÜ DİLEDİGİNE VERİR

 

قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَٓاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَٓاءُۘ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَٓاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَٓاءُۜ بِيَدِكَ الْخَيْرُۜ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

 

Âl-i İmrân / 26. Ayet

De ki: “Ey mülkün gerçek sahibi olan Allah! Sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü çekip alırsın; dilediğini yüceltip aziz kılar, dilediğini alçaltıp zelil edersin. Bütün hayırlar yalnız senin elindedir. Şüphesiz sen, her şeye kâdirsin.

 

O, ALLAHKİ BİR SIKINTI BİR BELA BİR MUSİBET VERECEK  OLURSA KİMSE ONA ENGEL OLAMAZ

 

KİMEDE BİR LÜTUFDA BULUNACAK OLSA KİMSE ONA ENGEL     OLAMAZ

 

وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُٓ اِلَّا هُوَۜ وَاِنْ يَمْسَسْكَ بِخَيْرٍ فَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ

 

Eğer Allah sana bir sıkıntı verecek, bir zarar dokunduracak olursa, onu yine kendisinden başka giderecek yoktur. Eğer sana bir iyilik lutfederse, bilesin ki zâten O’nun her şeye gücü yeter.

En’âm / 37. Ayet

 

HER DARA DÜŞTÜĞÜMÜZDE  ALLAHA YALVARIRIZ

En’âm / 41. Ayet

بَلْ اِيَّاهُ تَدْعُونَ فَيَكْشِفُ مَا تَدْعُونَ اِلَيْهِ اِنْ شَٓاءَ وَتَنْسَوْنَ مَا تُشْرِكُونَ۟

 

Hayır, hayır! Dara düştüğünüz her zaman olduğu gibi yalnız Allah’a yalvarırsınız. O da dilerse yalvardığınız sıkıntıyı giderir ve siz de Allah’a koştuğunuz ortakları o sırada unutuverirsiniz.

O ,BİR ŞEYİN OLMASINI ISTERSE ONA OL DER ODA HEMEN OLUR

 

بَد۪يعُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاِذَا قَضٰٓى اَمْرًا فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ

 

‘‘ Göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir işin olmasını istese ona yalnız; “ol” der, o da oluverir.‘‘ Bakara / 17

 

ŞİFA ALLAHTANDIR

وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِ

 

“Hastalandığım zaman bana şifayı veren O’dur.” (Şuarâ,26/80) derken, şifayı doğrudan doğruya Allah’tan istiyor.

 

Şifa ayetleri şunlardır:

1- “Ve yeşfî sudûra kavmi’m-mü’minîne ve yüzhib ğayza kulûbihim.

” (Allah mü’minler toplu­luğunun gönüllerini ferahlandırsın, şifâ versin ve kalplerindeki ıztırabı gidersin.)4

 

2- “Yâ eyyühe’n-nâsü kad câet küm mev’ıza­tun min Rabbikum ve şifâü’l-limâ fi’s-sudûri ve hüden ve rahmetün li’l-mü’minîn.” (Ey İnsanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerin derdine şifâ, mü’minlere bir hidâyet ve rahmet gelmiştir.)5

 

3- “Yahrucu mim-butûnihâ şarâbüm-muh­telifün elvânühû fîhi şifâü’l-linnâsi inne fî zâlike le’âyete’l-likavmi’y-yetefekkerûn.” (Onların karın­larından çeşitli renklerde bir şerbet çıkar ki, onda insanlar için şifâ bulunur. Düşünen bir topluluk için şüphesiz bunda bir delil vardır.”)6

4- “Ve nünezzilü mine’l-Kur’âni mâ hüve şifâü’v-ve rahmetü’l-li’l-mü’minîn.” (Biz Kur’ân’da mü’minler için şifâ ve rahmet olan âyetleri indiri­yoruz.)7

5- “Ve izâ meridtü fehüve yeşfîn.” (Hastalan­dığımda bana şifâ veren Allah’tır.”8

6- “Kul hüve li’llezîne âmenû hüden ve şifâün.” (De ki: Kur’ân, inananlar için hidâyet ve şifâdır.)9