Ruhsal hastalıkların tedavisinde en önemli unsur hastanın hastalığının teşhisini doğru koyabilmektir.
Diğer bir hususta bu hasta doktorluk mudur, hastalığı psikolojik midir, yoksa halk diliyle amiyane bir
tabirle hocalık mıdır? Bu tespitte önemlidir. Her şeyden önce hasta derdini, sıkıntısını rahat
anlatmalıdır. Hastanın şikayetine göre semptomların hangi hastalığı gösterdiği tespit edilebilir ve bir
tanı konulabilir. Her hastalığın kendine özgü belirtileri olduğu gibi, bazı hastalıkların da ortak
semptomları vardır ki, bu durumda teşhis koyacak kişiyi yanıltabilir. Ruhsal hastalıkların tedavisiyle
meşgul olan kişi sıhhatli bir teşhis koyabilmek için ilmin nefs dediğimiz psikoloji ilminden de
malumatının olması lazımdır. Büyülenmiş bir kişide görülen semptomlar, belirtiler psikoz bozukluğu
yaşayan şizofreni hastasında da görülebilir. İşte bu durum teşhis koyacak bir hoca için veya Ruhsal
(Büyü, Cin Çarpması, Nazar, Vesvese gibi) hastalıkların tedavisiyle meşgul olan kişi için önem taşır.
Hangi hastalıkların semptomları ortak ise bunların bilinmesi teşhisin kolay ve doğru yapılabilmesi için
önemlidir. Aksi takdirde yanlış konulacak bir tanı ile yanlış tedavi yapılacaktır. Bu durumda hastaya bir
fayda sağlamadığı gibi boşa zaman kaybettirecektir. Cin çarpılmış bir kişide görülen bazı belirtiler
psikoz atakları sırasında görülen semptomlarla birebir örtüştüğü gibi ayrı olan belirtiler de vardır.
Mesela cin musallatına uğramış cine çarpılmış bir insanın sesler duyması, birtakım acayip ve garaip
görüntüler gördüğünü söylemesi, uyku bozuklukları yaşaması, geç saatlere kadar uyuyamaması, takip
edildiği kanısına varması gibi belirtiler aynı zamanda psikoz atakları sırasında da görülebilir:
Halüsinasyonlar hezeyanlar, takip edildiğine inanması, uykusuzluk çekmesi, geç saatlere kadar uykuya
girememesi, kendisini sosyal hayattan tecrit etmesi gibi semptomlar ortak belirtilerdir. Hastalığa
teşhis koyacak kişi bu ortak belirtileri de göz önüne alarak teşhis koymaya çalışmalıdır. Psikolojik
hastalıklar arasında sayılan “Obsesif–Kompulsif Bozukluklarından” sayılan “Obsesyon”: kişinin zihnine,
gönlüne istem dışı olarak gelen, kişinin engel olamadığı, aklından çıkaramadığı devamlı tekrarlayan
düşüncelerdir. Zihinde tekrarlanan, sahibini son derece rahatsız eden müstehcen görüntüler, gayri
ahlaki resimler, fikirler ve düşünceler dinî literatürde ‘vesvese’ olarak isimlendirilir. Bunlar da birine
çok benzeyen iki hastalıktır. ‘Obsesif–Kompulsif Davranış Bozuklukları’ psikolojinin ilgi alanına girmesi
münasebetiyle psikiyatristin kontrolünde tedavi olmalıdır, vesvese ise daha çok dinî bir söylemdir,
şeytanın Hastanın bazı sesler duyduğunu, bazı şeyler gördüğünü ifade etmesi. imanını alamadığı
insanı inancında şüpheye düşürmesi için insana verdiği zehirli telkinlerdir, bu ise işin ehli hocalar
tarafından tedavi edilmelidir. Cin çarpmasına uğramış bir hastanın gördüğü görüntüler bir psikiyatrist
tarafından başka semptomlar dikkate alınmadan ilk etapta acelecilikle Halüsinasyon olarak
değerlendirilmesi ve psikoz tanısı konularak psikoz tedavisine başlanması hastaya fayda vermeyebilir.
Tanı yanlış olabilir. Ailenin diğer üyelerine de sorulmalıdır; siz de zaman zaman evinizde bu hasta gibi
Diğer bir hususta bu hasta doktorluk mudur, hastalığı psikolojik midir, yoksa halk diliyle amiyane bir
tabirle hocalık mıdır? Bu tespitte önemlidir. Her şeyden önce hasta derdini, sıkıntısını rahat
anlatmalıdır. Hastanın şikayetine göre semptomların hangi hastalığı gösterdiği tespit edilebilir ve bir
tanı konulabilir. Her hastalığın kendine özgü belirtileri olduğu gibi, bazı hastalıkların da ortak
semptomları vardır ki, bu durumda teşhis koyacak kişiyi yanıltabilir. Ruhsal hastalıkların tedavisiyle
meşgul olan kişi sıhhatli bir teşhis koyabilmek için ilmin nefs dediğimiz psikoloji ilminden de
malumatının olması lazımdır. Büyülenmiş bir kişide görülen semptomlar, belirtiler psikoz bozukluğu
yaşayan şizofreni hastasında da görülebilir. İşte bu durum teşhis koyacak bir hoca için veya Ruhsal
(Büyü, Cin Çarpması, Nazar, Vesvese gibi) hastalıkların tedavisiyle meşgul olan kişi için önem taşır.
Hangi hastalıkların semptomları ortak ise bunların bilinmesi teşhisin kolay ve doğru yapılabilmesi için
önemlidir. Aksi takdirde yanlış konulacak bir tanı ile yanlış tedavi yapılacaktır. Bu durumda hastaya bir
fayda sağlamadığı gibi boşa zaman kaybettirecektir. Cin çarpılmış bir kişide görülen bazı belirtiler
psikoz atakları sırasında görülen semptomlarla birebir örtüştüğü gibi ayrı olan belirtiler de vardır.
Mesela cin musallatına uğramış cine çarpılmış bir insanın sesler duyması, birtakım acayip ve garaip
görüntüler gördüğünü söylemesi, uyku bozuklukları yaşaması, geç saatlere kadar uyuyamaması, takip
edildiği kanısına varması gibi belirtiler aynı zamanda psikoz atakları sırasında da görülebilir:
Halüsinasyonlar hezeyanlar, takip edildiğine inanması, uykusuzluk çekmesi, geç saatlere kadar uykuya
girememesi, kendisini sosyal hayattan tecrit etmesi gibi semptomlar ortak belirtilerdir. Hastalığa
teşhis koyacak kişi bu ortak belirtileri de göz önüne alarak teşhis koymaya çalışmalıdır. Psikolojik
hastalıklar arasında sayılan “Obsesif–Kompulsif Bozukluklarından” sayılan “Obsesyon”: kişinin zihnine,
gönlüne istem dışı olarak gelen, kişinin engel olamadığı, aklından çıkaramadığı devamlı tekrarlayan
düşüncelerdir. Zihinde tekrarlanan, sahibini son derece rahatsız eden müstehcen görüntüler, gayri
ahlaki resimler, fikirler ve düşünceler dinî literatürde ‘vesvese’ olarak isimlendirilir. Bunlar da birine
çok benzeyen iki hastalıktır. ‘Obsesif–Kompulsif Davranış Bozuklukları’ psikolojinin ilgi alanına girmesi
münasebetiyle psikiyatristin kontrolünde tedavi olmalıdır, vesvese ise daha çok dinî bir söylemdir,
şeytanın Hastanın bazı sesler duyduğunu, bazı şeyler gördüğünü ifade etmesi. imanını alamadığı
insanı inancında şüpheye düşürmesi için insana verdiği zehirli telkinlerdir, bu ise işin ehli hocalar
tarafından tedavi edilmelidir. Cin çarpmasına uğramış bir hastanın gördüğü görüntüler bir psikiyatrist
tarafından başka semptomlar dikkate alınmadan ilk etapta acelecilikle Halüsinasyon olarak
değerlendirilmesi ve psikoz tanısı konularak psikoz tedavisine başlanması hastaya fayda vermeyebilir.
Tanı yanlış olabilir. Ailenin diğer üyelerine de sorulmalıdır; siz de zaman zaman evinizde bu hasta gibi
acayip, garaip görüntüler, sesler duyuyor musunuz? Eğer cevap “evet biz de nadiren de olsa böyle
sesler işitip, görüntüler görüyoruz” denilirse anlaşılır ki hastaya konulmuş olan psikoz tanısı yanlıştır.
Zira evde bir tane psikoz hastası varsa evin bütün üyelerinin veya birkaçının Halüsinasyon görmesi
mümkün değildir. Sadece psikoz hastasına münhasır bir durumdur. Bu görüntülerin beyin tarafından
üretilmiş Halüsinasyonlar olmadığı gerçeği ortaya çıktığına göre o halde bu görüntü ve sesler
nelerdir? O zaman bunların farklı boyutta yaşayan cinlerin bizim dünyamızdaki çeşitli tezahürlerinden
görüntüler olduğunun ihtimali üzerinde dururuz. Fakat yine de sadece bu bir semptomla hastaya
“evet sana cin dokunmuş” diyemeyiz, diğer belirtileri de sorgulamamız lazım. Hastanın uyanık halde
iken hallerini sorarız, uyku halini sorarız, rüyalarında neler görüyor, nerelerde geziyor? Hülasa cin
dokunmasının 25–30 tane belirtisi vardır, bunları da hasta üzerinde sorguladıktan sonra alacağımız 10–
15 hastalık belirtisi hastada cin dokunması tanısını koymaya yeterli olacaktır. Ruhsal hastalıklar olarak
nitelendirdiğimiz hastalıkların da kendilerine özgü belirtileri olduğu gibi ortak belirtileri de vardır.
Kendisine ayrılma büyüsü yapılmış bir insana sorulan sorularla elbette ki bekar insana sorulan sorular
bir olmamalıdır. Ruhsal tedaviyle meşgul olan insan hastanın semptomlarının psikolojik veya psikotik
olduğunu anlamışsa, bunu açıkça hastasına söylemesi gerekir. Onu boş yere meşgul etmemeli ve
doktora gitmesini tavsiye etmelidir. Bazı şarlatanların yaptığı gibi “senin hastalığın benlik” deyip de
ona korku pompalayarak menfaat devşirmeye kalkmamalıdır. Örnek vermek gerekirse, cin dokunmuş
bir hastayla konuştuğumda altı yıldır depresyon hastası olarak tedavi olduğunu, çeşitli ilaçlar
kullandığını, ama bir faydası olmadığını, hâlâ sıkıntı çektiğini söyledi. Kendisini dinlediğimde ciddî
manada cinlerin saldırısına uğramış olduğunu anladım, bu cinler ona büyü yoluyla gönderilmişti.
Kendisine rukye yapınca Allah’ın izniyle onu işgal eden cinler onu terk etmek mecburiyetinde kaldılar.
Zira evde bir tane psikoz hastası varsa evin bütün üyelerinin veya birkaçının Halüsinasyon görmesi
mümkün değildir. Sadece psikoz hastasına münhasır bir durumdur. Bu görüntülerin beyin tarafından
üretilmiş Halüsinasyonlar olmadığı gerçeği ortaya çıktığına göre o halde bu görüntü ve sesler
nelerdir? O zaman bunların farklı boyutta yaşayan cinlerin bizim dünyamızdaki çeşitli tezahürlerinden
görüntüler olduğunun ihtimali üzerinde dururuz. Fakat yine de sadece bu bir semptomla hastaya
“evet sana cin dokunmuş” diyemeyiz, diğer belirtileri de sorgulamamız lazım. Hastanın uyanık halde
iken hallerini sorarız, uyku halini sorarız, rüyalarında neler görüyor, nerelerde geziyor? Hülasa cin
dokunmasının 25–30 tane belirtisi vardır, bunları da hasta üzerinde sorguladıktan sonra alacağımız 10–
15 hastalık belirtisi hastada cin dokunması tanısını koymaya yeterli olacaktır. Ruhsal hastalıklar olarak
nitelendirdiğimiz hastalıkların da kendilerine özgü belirtileri olduğu gibi ortak belirtileri de vardır.
Kendisine ayrılma büyüsü yapılmış bir insana sorulan sorularla elbette ki bekar insana sorulan sorular
bir olmamalıdır. Ruhsal tedaviyle meşgul olan insan hastanın semptomlarının psikolojik veya psikotik
olduğunu anlamışsa, bunu açıkça hastasına söylemesi gerekir. Onu boş yere meşgul etmemeli ve
doktora gitmesini tavsiye etmelidir. Bazı şarlatanların yaptığı gibi “senin hastalığın benlik” deyip de
ona korku pompalayarak menfaat devşirmeye kalkmamalıdır. Örnek vermek gerekirse, cin dokunmuş
bir hastayla konuştuğumda altı yıldır depresyon hastası olarak tedavi olduğunu, çeşitli ilaçlar
kullandığını, ama bir faydası olmadığını, hâlâ sıkıntı çektiğini söyledi. Kendisini dinlediğimde ciddî
manada cinlerin saldırısına uğramış olduğunu anladım, bu cinler ona büyü yoluyla gönderilmişti.
Kendisine rukye yapınca Allah’ın izniyle onu işgal eden cinler onu terk etmek mecburiyetinde kaldılar.